-
1 kayak
(-ğı)1) лы́жиkayak kaymak или kayak yapmak — ходи́ть на лы́жах
kayak yolu — лыжня́
2) лы́жный спорт -
2 kayak
kayak yapmak (oder kaymak) Ski laufen -
3 kaymak
sütün kaymağını almak die Milch abrahmen1) rutschen, gleiten; ( ayağı) ausrutschen -
4 kayak
1. زحلوقة [زُحْلُوقَة]2. زلاجة [زَلَّاجَة]3. زلاقة [زَلَّاقَة]4. مزلجة [مِزْلَجَة]5. مزلقة [مِزْلَقَة] -
5 ski
n m1 matériel kayak [ka'jak]2 sport kayak sporu♦ ski alpin dağ kayağı, yamaç kayak♦ ski de fond düz kayak3 ski nautique su kayağı -
6 fahren
fahren <fährt, fuhr, gefahren> ['fa:rən]1) (los\fahren) kalkmak;der Zug fährt in 5 Minuten tren 5 dakika sonra kalkıyormit dem Motorrad \fahren motosiklet sürmek, motosikletle gitmek;Rollschuh \fahren paten kaymak;Ski \fahren kayak kaymak;Karussell/Riesenrad \fahren atlıkarıncaya/dönme dolaba binmek;geradeaus \fahren dümdüz gitmek3) ( verkehren)die Züge \fahren nicht am Wochenende hafta sonları tren seferi yok5) ( fam)einen \fahren lassen yellenmek, osurmaker ist mit ihm immer gut ge\fahren onunla her zaman iyi geçindi7) was ist in dich gefahren? sana ne oldu?;er fuhr in die Höhe ayağa sıçradıII vtich fahre dich nach Hause seni eve götürürüm;ein Baby spazieren \fahren bir bebeği arabayla gezdirmek3) ( steuern) sürmek;Auto \fahren otomobil kullanmak [o sürmek];lass mich \fahren bırak ben süreyim4) sport;ein Rennen \fahren yarış yapmak -
7 Ski
Ski [ʃiː] m <-s; -er, -> kayak;Ski laufen (fahren) (kayak) kaymak -
8 wedel
yelpazeleyerek kayak kaymak -
9 faire
Iv t1 fabriquer yapmak2 mesurer ölçüm değeri◊Cette table fait deux mètres de long. — Bu masa iki metre uzunluğundadır.
◊Ça fait vingt euros. — Yirmi euro ediyor.
3 égaler eder [e'deɾ]◊Deux et deux font quatre. — İki, iki daha dört eder.
4 exécuter bir şey yapmak5 effectuer meşgul olmak◊Je ne sais pas quoi faire. — Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum.
6 accomplir gerçekleştirmek7 avoir comme activité bir faaliyet, bir iş yapmak8 neden olmak◊Ce gâteau fait envie. — Bu pasta arzular uyandırıyor.
◊Ces vacances m'ont fait du bien. — Bu tatil bana iyi geldi.
♦ cela ne fait rien bir şey değil9 avoir comme aspect yapmak10 davranış [davɾa'nɯʃ]11 exprimer ifade etmek12 yol almak◊Nous avons déjà fait vingt kilomètres. — Şimdiden yirmi kilometre yol aldık.
IIv iyapmak, etmek◊Il a bien fait. — İyi etti.
◊Vous feriez mieux de rentrer. — Evinize dönseniz dha iyi edersiniz.
v imperszaman veya iklim gösterir◊Il fait nuit. — Gece oldu.
◊Il fait beau. — Hava güzel.
IVv auxcauser (suivi d'un inf.) neden olmak◊Fais-moi penser à lui téléphoner. — Ona telefon etmemi hatırlat.
-
10 skier
v ise déplacer avec des skis kayak kaymak -
11 ski
n. kayak, ski————————v. kayak yapmak, kaymak* * *1. kay (v.) 2. kayak (n.)* * *1. [ski:] noun(one of a pair of long narrow strips of wood etc that are attached to the feet for gliding over snow, water etc.) kayak2. [ski:d] verb(to travel on or use skis especially as a leisure activity: He broke his leg when he was skiing.) kayak yapmak- ski-- skier
- skiing
- ski jump
- ski jumper
- ski jumping
- ski lift
- ski pole
- ski resort
- ski slope
- ski run
- ski track/trail
- ski tow -
12 laufen
laufen <läuft, lief, gelaufen> ['laʊfən]1) ( rennen) koşmak;frei \laufende Hühner serbest dolaşan tavuklar2) ( fließen) akmak;der Wasserhahn läuft musluk akıyor;mir läuft die Nase burnum akıyorjdm über den Weg \laufen birine rastgelmekdas Radio lief radyo çalıyorduder Film läuft in allen Kinos film bütün sinemalarda oynuyorder Wagen läuft auf seinen Namen araba onun üstüne tescilli;die Sache ist ge\laufen ( fam) iş olduauf Rollen \laufen paten kaymak;auf Schienen \laufen ray üzerinde gitmekII vtSki/Rollschuh/Schlittschuh \laufen kayak/paten/buz pateni kaymak;er ist Weltrekord ge\laufen dünya rekoru koştu;einen Umweg \laufen yolu uzatmak, dolaşmak2) haben;ich habe mir Blasen ge\laufen ayaklarım su topladıin den Schuhen läuft es sich gut bu ayakkabılarla iyi yürünüyor -
13 زحلوقة
زُحْلُوقَة1. kızak2. kayak3. paten -
14 زلاجة
زَلَّاجَة1. kayak2. kızak3. paten -
15 زلاقة
زَلَّاقَة1. kayak2. kızak3. paten -
16 مزلجة
مِزْلَجَة1. kızak2. kayak3. paten -
17 مزلقة
مِزْلَقَة1. kızak2. kayak3. paten -
18 hors-piste
-
19 slide
n. kayma, kayış, patensiz kayma, kızak yolu, kayak yeri, toprak kayması, heyelan, sürgü, kızak [müh.], slayt, dia, agraf, lâm, toka————————v. kaymak, kötü yola düşmek, kaydırmak, akıp gitmek, sıvışmak, kaybolup gitmek* * *1. lam 2. kayma (n.) 3. kay (v.) 4. slayt (n.)* * *1. past tense, past participle - slid; verb1) (to (cause to) move or pass along smoothly: He slid the drawer open; Children must not slide in the school corridors.) kay(dır)mak2) (to move quietly or secretly: I slid hurriedly past the window; He slid the book quickly out of sight under his pillow.) sıvışmak, sessizce ortadan kaybolmak2. noun1) (an act of sliding.) kayma2) (a slippery track, or apparatus with a smooth sloping surface, on which people or things can slide: The children were taking turns on the slide in the playground.) kaydırak3) (a small transparent photograph for projecting on to a screen etc: The lecture was illustrated with slides.) dia, slayt4) (a glass plate on which objects are placed to be examined under a microscope.) lâm, mikroskop camı5) ((also hair-slide) a (decorative) hinged fastening for the hair.) toka•- sliding door -
20 wedel
v. yelpazeleyerek kaymak (kayak)
- 1
- 2
См. также в других словарях:
kayak — kaymak (yenecek) III, 167bkz: kanak, kıyak, konak … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
kayak — is., ğı 1) Kar, su veya çim üzerinde kaymak için ayağa takılan araç 2) sp. Bu aracı kullanarak yapılan spor Birleşik Sözler kayakevi su kayağı … Çağatay Osmanlı Sözlük
kanak — kaymak I, 383bkz: kayak, kıyak, konak … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
kıyak — et suyu yağı, tereyağı, kaymak, III, 32bkz: kanak, kayak, konak … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
konak — bir çe;it kaba darı, I, 384; II I, 347bkz:koyak kaymak (yenecek), I, 383bkz: kanak, kayak, k ıyak … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini